Ayrıca Goa’da evlerin bahçesinde yer alan haç veya Hindu tanrıları aracılığı ile o ev halkının dinini dışardan anlamak mümkün. Hristiyan olanlar bahçeye bir haç veya İsa’nın bir anıtını koyuyor. Hindular ise Ganesha (fil başlı tanrı) veya Shiva tanrılarının olduğu köşe bulunduruyor. Ve herkes güllük gülistanlık yaşıyor gibi duruyor :) Gördüğümüz kadarıyla buradaki Hristiyanlar oldukça zenginler. Portekizliler Goa’ya geldikten sonra varlıklı ailelerin dinleri değiştirmeye başlamışlar. Portekizliler, diğer kesimlerin bu varlıklı insanların yolunu takip edeceklerini düşündükleri için böyle bir yol izlemiş. Ara ara bakınca; gerçekten varlıklı insanlar çoğunlukla Hristiyan gibi geldi bize. (Kendi fikrimiz, gerçeği yansıtmıyor olabilir :))
Eski Goa ve Panjim’de yer alan önemli kiliseleri aşağıda listeledik; Panjim’de yer alan kilise hariç hepsi Eski Goa’da ve büyük bir meydanda, yani birbirine çok yakın. Unutmadan kiliselere girmek için yanınızda her daim şal bulundurun, ve uzun bir şeyler giydiğinize emin olun. Oraya kadar gidip kıyafetten ötürü giremeyebilirsiniz ona göre. Ayrıca her yerde de kıyafetle ilgili uyarılar bulunuyor :)
- Bom Jesus Bazilikası: 1595 ile 1605 yılları arasında Portekizli bi denizci tarafından yaptırılan bu görkemli bazilika UNESCO Dünya Mirası Listesi‘nde yer alıyor. Kilisenin ön yüzü Barok mimarisi ile yapılmış ve yapımında alçı kullanılmamış. Kilisenin yerleri mermer ile döşenmiş, ve içerisi de işlemeli değerleri taşlarla kaplı. St. Francis Xavier anısına yapılmış gümüş oymalı şapeli de mutlaka inceleyin. Bu kilisede İncil’de geçen olayları betimleyen bir sürü de resimler yer alıyor. Bu resimler 1970 yılında yapılmış ve bu kiliseye koyulmuş. Biz ordayken bu kilisede evlenme töreni vardı. Kapıdan biraz izledik :) Kilisenin etrafında çok güzel geçitler de var, Hintlilerden sıra bulabilirsiniz güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.
- Se Katedrali: Eski Goa‘da yer alan bu katedralin yapımına 1560’lı yıllarda başlanmış ve nerdeyse 100 yılda tamamlanabilmiş. Bu kilise Portekiz’in son dönem gotik mimarisi olarak geçen Manuel stili ile yapılmış. Bu stil İspanyol(bol bol gümüşün yer aldığı detaylı işlemeler), İtalyan(bu kilisenin dış kısmı özellikle Toskana mimarisinden esinlenilmiş) ve Flaman mimarisinin sentezi ile ortaya çıkmış. Lizbon’daki Jerónimos Monastery’de bu son dönem Portekiz mimarisi ile yapılmış diğer önemli örneklerden. Dışarıdan dikdörtgen gözükmesine rağmen içerisi tipik haç şeklinde yapılmış. İçerisinde toplamda 8 şapel bulunuyor. Her biri farklı bi azizi (saint, st.) betimliyor. Eskiden 2 kuleye sahipmiş ama daha sonradan bir kulesi yıkılmış ve yerine yenisini yapmamışlar. Kalan kulede yer alan çan; Goa’daki en büyük Golden Bell (Altın Çan) diye geçiyor.
-
Assisi St. Francis Kilisesi: Bir grup mezhebe ait keşişler tarafından 1517 yılında başlanmış ve 4 yılda küçük bir şapel olarak inşaatı tamamlanmış. Daha sonradan bu şapeli büyütmeye karar verip 1660’lı yıllarda tamamlayarak, günümüzdeki haline getirmişler. Se Katedrali gibi Manuel stili Portekiz mimarisi ile yapılmış. Main altarda bu mimarinin örnekleri bulunuyor. Kilisenin iç duvarları ise incilde geçen olayları betimleyen resimlerle döşeli. Hemen bitişiğinde manastır ise şimdi Arkeoloji Müzesi‘ne dönüştürülmüş. Arkeoloji Müzesi’nde başta Portekiz’in Goa’yı yönettiği dönemden eserler yer alıyormuş; heykeller, silahlar, kılıçlar eski dönem paraları yer alıyormuş. Bunun dışında Hindistan, Müslüman (İran ve Arap) kültürlerine ait eserler de bulabilirsiniz. Girişte sıra olduğunu görünce biz girmeden vazgeçtik :) Siz arkeolojiyi seviyorsanız bu müze ilgileninizi çekebilir. Giriş çok cüzi bi ücrete sahip.
-
Chapel of Santa Catarina: Şapelin olduğu yerde Portekizliler şehri keşfetmeden önce şehir duvarları yer alıyormuş. Portekizliler Goa’yı fethettikten sonra buraya bu şapeli yapmışlar. Goa’yı fetheden Afonso de Albuquerque; şehri bu duvarlardan geçip selamladığından, bu şapelin yeri değiştirilmemiş ve 1530’lu yıllarda dönemin Papası tarafından da buraya kilise ünvanı verilmiş. Goa’ya yapılan ilk kilise olduğundan diğerleri gibi gösterişli değil :)
-
St. Augustine’nin Kulesi: 1600’lı yılların başında tamamlanan bu kilisenin 4 kulesinden sadece bi tanesi günümüzde ayakta. Eski Goa’ya ait en önemli anıtlardan biri de burası ve bura da Unesco Dünya Mirası Listesi‘nde yer alıyor. 1835’te Portekizlilerin burada ibadet eden başka bir mezhebi (Augustinians) şehirden sürmelerinden ötürü bu kilise uzun bir süre terk edilmiş. 1846’da da kilise çökmüş, günümüze sadece bu kule kalmış. Daha önceden kulede yer alan çan ise Panjim’deki kilise de yer alıyor.
-
Immaculate Conception Church: Panjim’de yer alan bu kilise 1540’lı yıllarda bulunduğu meydanın tepe noktasına şapel olarak inşaa edilmiş. Daha sonra 1610 yılların sonunda ise bugünkü hali olan daha büyük bir kilise dönüştürülmüş. O zaman balıkçı kasabasından farksız olan Panjim’e yapılan bu kilise; şehre gelen denizciler içinmiş. Goa’ya güvenli bir şekilde gelip ve sonrada yollarına güzel bir şekilde devam edebilmek için burada dua ederlermiş. Portekiz Barok mimarisi ile yapılan bu kilise Virgin Mary’e adanmış. Kilisenin 2250 kilogramlık çanı ise Goa’da yer alan 2. en büyük çanmış! Bu çan aslında St. Augustine Kilisesi‘ne aitmiş, daha sonradan bu kiliseye getirilmiş. Goa’daki en büyük çan ise Se Katedrali‘nde bulunuyor. Bembeyaz olan bu kilise, önündeki merdivenleri ile gerçekten çok güzel görünüyor. Kilisenin içine ulaşmak için zik zak merdivenlerden tam 78 basamak çıkmak gerekiyor:) Bu kilise birçok Bollywood filmlerine de sahne olmuş.
- Dr. Salim Ali Bird Sanctuary: Mangrove denen bataklık bitkisinin bol bol olduğu bu alanda başta farklı kuş türleri (yırtıcı kuşlar dahil) olmak üzere timsah, yengeç vb. gibi hayvanlar da yer alıyor. Doğal ortamları olduğundan ötürü görmek için tabi biraz şans gerekiyor. Biz sabah saatlerinde gitmeye çalıştık ancak 1-2 farklı kuş tipi dışında çok tür göremedik. King fisher denen renkli kuşu görebildik. Ne kadar erken giderseniz o kadar çok hayvan görebilme olasılığı artıyor. İçerisinde yaklaşık 1 kilometrelik patika yolu bulunuyor. Yol boyunca bu yerlere kadar uzanan dallanan bataklık bitkisini görebilirsiniz. Doğa yürüyüşlerini, hayvanları seviyorsanız buraya gidebilirsiniz. Panjim’den sonra yer alan Chorao Ferry‘den kalkan arabalı feribotlar ile kısa sürede parkın olduğu kısma geçebilirsiniz. Biz sezonunda gittiğimiz için feribotu hiç beklemedik. Parka giriş de ücretli, ancak feribota para ödemedik. Para verecek kimse yoktu feribotta :D Ancak bizce feribot ücretsiz değildi, sadece içeride kimse yoktu. Belki sizin ödemeniz gerekebilir :)