Amsterdam Rehberi

Amsterdam 700 bin nüfusuyla Hollanda’nın güzel mi güzel başkenti. Şehir deniz seviyesinin altında! 11. y.y’de Amsterdam şehri sular altından kanallar yardımıyla çıkarılmış ve 300 yılda ancak inşaa edilmiş.

Amsterdam limanıyla tarih boyunca önemli bir yere sahip olmuş. Bir şehirde liman olunca onun misafiri eksik olmuyor ve bu da şehrin kalkınmasını sağlıyor. Amsterdam da yıllar boyunca dünyanın birçok yerinden tüccar, denizci ağırlamış. Günümüzde herkesin çok merak ettiği Redlight bölgesi aslında Amsterdam’a ta o zamanlardan doğan bir kültür. Günümüze bu şekilde evrilmesi hiç de beklenmedik değil. Redlight ile ilgili daha fazla bilgiyi aşağıda bulabilirsiniz :)

Günümüzde tren istasyonuna yakın Dam Meydanı ise eski zamanlarda market yeriymiş. Şehre gelen tüm tüccarlar ürünlerini bu meydanda satıyormuş. Özellikle ineği olan tüccarlar bu markette adeta ineklerini sergiliyorlarmış. Dam Meydanı’nda yer alan şu an Kraliyet Sarayı olarak kullanılan bina 17. y.y’de belediye binası olarak inşaa edilmiş. Tüccarlar liberal hükümet ile ülkeyi yönetiyorlarmış.

Amsterdam’da gezerken fark edeceksiniz, çok fazla kilise yer almıyor şehirde. 14.y.y’de yapılan Eski Kilise denen bir kilise bulunuyor. Daha sonraki yüzyıllarda oldukça dindar olan Katolik mezhebi Hollanda’da yasaklanmış. Katolikler de normal evlerde toplanıp ibadet ediyorlarmış. O zamandan kalan bu tarz evleri şimdilerde ziyaret etmek de mümkün. Bunlardan biri Begijnhof, aşağıda daha detaylı okuyabilirsiniz. 19. y.y’de ise Fransızların etkisiyle Katolikliğe resmi olarak izin vermişler ve bugün Dam Meydanı’nda yer alan Yeni Kilise’yi inşaa etmişler. Kiliselerin isimleri de çok yaratıcı değil mi? :)

Hollanda 1500’lü yıllarda İspanya’nın o dönem kralı olan 2. Felipe tarafından kuşatılmış. Daha sonradan bağımsızlıklarını ilan edip cumhuriyet olmuşlar. Günümüzde ise Orange ailesi tarafından anayasal monarşi ile yönetilmekteler. Her yıl Nisan ayının sonunda ise King’s Day’i kutluyorlar. King’s Day rehberini başka bi yazıda hazırlayacağız.
Şimdi gelelim Amsterdam notlarına :)

Amsterdam’a Giriş 101

  1. Konaklama: Bizim ziyaret ettiğimiz şehirler arasında konaklamaya bu kadar para verdiğimiz başka bir şehir olmadı galiba. Şehrin hem kendi pahalı hem de çok turistik olduğundan almış başını gitmiş. Airbnb seçenekleri de yine aynı şekilde çok pahalı. O sebeple Amsterdam’a kalabalık giderseniz nispeten daha ekonomik olacak. Rahatınıza çok düşkün değilseniz hostellerde ranzalı odalarda kalmanızı tavsiye ederiz. 40 EUR civarı kişi başı ödersiniz eğer özel oda olsun vs. girerseniz fiyatlar direkt artıyor. Biz 4 kişi (2 çift) gittiğimiz için airbnb tuttuk. King’s Day için de şehirde olacağımız için epey pahalıya patladı :( Aşağıda semtlerden detaylı bahsettik; şehrin merkezinde kalmanız (Redlight, Joordan) daha kolay olacaktır. Biz De Pijp’de kaldık, Dam Meydanı’na yürüyerek 45 dakika sürüyor. Mümkünse merkezde kalmayı tercih edin.
  2. Hava sıcaklığı: Bir Kuzey ülkesi olduğundan ötürü Amsterdam genel olarak pek soğuk. Biz Nisan sonunda gitmemize rağmen bere, eldiven ve atkıyla gezdik. Soğukta gezmek zor ve yorucu oluyor o sebeple en azından Nisan ayı ve sonrası için plan yapmanızı öneririz. Yoksa soğuktan ayacıklarınız donabilir. Havalar ısındıkça da günler uzadığından havalar da geç kararıyor. Akşam 10’a 11’e kadar havanın aydınlık olmasından faydalanabilirsiniz yaz aylarında.
  3. Ulaşım: Amsterdam havaalanından trenle Central Tren istasyonuna kolaylıkla gelebilirsiniz. Her 10 dakikada bir yeni tren kalkıyor ve maksimum 15 dakikada tren istasyonunda oluyor. Biletleri tren istasyonundan alabilirsiniz, biz makinelerden kartla alamadık. O sebeple yanınızda nakit para olması faydalı olur. Tren istasyonundan sonra ise otele yürüyerek gidebilirsiniz muhtemelen. Şehir içi aktivitelerinizde de aynı şekilde hiçbir ulaşıma binmenize gerek kalmayacak, şehir gerçekten mini minnacık :) Tramvaya binmeniz gerekiyorsa da duraklardaki makineden alabilirsiniz. Tek yön 2.90 EUR. (Nisan 2017)
  4. Genel Fiyatlar: 
    • Biralar publarda 4 ile 6 EUR arasında değişiyor.
    • Güzel bir kahvecide latte 3-4 EUR arasında değişiyor.
    • Su 1-2 EUR arasında bakkallarda satılıyor.
    • Patates orta boy soslu patatesler ise 3-4 EUR arasında değişiyor.
    • Kahvaltılık sandviçler 3-6 EUR aralığında değişiyor.
    • Bir biniş metro bileti 2.90 EUR.
    • Magnetler 1 ile 5 EUR arasında değişiyor. Biz 2.5 EUR’a aldık waterlooplein’deki marketten :)
  5. Dil: Şehrin büyük kısmı İngilizce konuşuyor. Tramvayda karşılaştığımız orta yaşlı bilet satanlar, sokaktaki insanlar, marketteki çalışanlar derken İngilizce bilme oranı pek yüksek. Takdire şayan doğrusu :)
  6. Amsterdam evleri: 15. y.y’e kadar uzanan bu muhteşem evler günümüze kadar hala dayanıyor. Evler çok küçük inşaa edilmiş çünkü o dönemlerde evlerin vergileri çok yüksekmiş. Örneğin evlere girişte 2 taraftan da merdiven varsa bile daha fazla vergi ödeniyormuş. Günümüzde de evlerin küçük olması sebebiyle evin eşyalarını, mobilyalarını pencereden taşıma asansörleri ile taşıyorlar. (İzmir, Manisa gibi yerlerde de bu yöntem pek yaygınmış.)
  7. Bisiklet: Şehir o kadar düz ki bisiklet yaygın olmasa ayıp olurmuş. Sokaklar, meydanlar, caddeler de hep bir bisiklet yığını görmek çok alışıldık. Arabalardan daha çok bisiklet kullanılıyor ve Amsterdam’da kişi başına bir taneden fazla bisiklet düşüyormuş. Hal böyle olunca buraya kadar gitmişken bisiklet kiralamamak olmaz. Biz bir güneşli Pazar günü bisiklet kiralamak istedik ve en son bu yerden kiralayabildik. Vondel Park’a da yakın olduğundan güzel bir durak. 3 saati 10 EUR’ydu, şehir ufak olduğundan bisikletle hızlıca gezebiliyorsunuz. Parkta da 3-5 tur atarsanız ne güzel olur :)

Yemek, cafe önerileri

  1. Vleminckx, : Önünde uzun bir sıra görüp merak ettiğimiz bu patates kızartması satan dükkanın soslarına ve patatesine bayıldık! 15-20 çeşit sos arasından seçim yapmak oldukça zor. Az biraz acılı olan Samurai Sos ve körili ketçap şiddetle tavsiye edilir. Buraya mutlaka uğrayın ne de olsa Amsterdam’ın sayılı yemeklerinden biri :P
  2. In de Wildeman: Şehrin en samimi ve keyifli barlarından birisi. Menüsünden 100’e yakın şişe bira ve 10’dan fazla fıçı bira seçeneği var. Biz tüm fıçı biraları denedik gibi :) Bunların arasından favorimiz La Trappe White ve Meantime Pale Ale. Bu arada mekanda atıştırmalık çeşitleri de denenebilir. Fıçı biralar 4-6 euro aralığında.
  3. Stach: Burası bolca şubesi olan bir gastro market tadında cafe. Hem birbirinden güzel ürünlerin bulunduğu market reyonları var, hem de minik bir cafeleri. Cafelerinde ise sandviç ve sushi çeşitleri yapılıyor. Biz sandviç ekmeklerini ve sandviçlerinin tadını çok beğendik. Ayrıca dükkanda satılan kurabiye çeşitleri ve bira çeşitleri de gayet güzel.
  4. Quartier Putain: Red Light bölgesinde yer alan bu tatlı kahve dükkanının yan komşuları Red Light’ın hayat kadınları. Karşı komşusu ise kilise. Kahveleri ise oldukça güzel. Özellikle havalar güzelken kapısının önündeki masalarda oturup etrafı izlemek çok keyifli. Dükkanın adının da fransızcada “Fahişenin Kaldığı Yer” gibi bir anlama gelmesinden dolayı, her geçen buranın fotoğrafını çekmesine şaşırmayın. Kahveler 2.5 – 4 euro aralığında.
  5. Omelegg: Keşke İstanbul’da da olsa dediğimiz omlet dükkanı. İçerisi çok güzel dekore edilmiş ve menüsü omlet çeşitleri ile dolu. İster kendi omletinizi yaratıyorsunuz ister hazır kombinasyonlardan birini seçiyorsunuz. Fiyatlar 7-12 Euro aralığında. Seçilen malzemenin türüne göre değişiyor. Gorgonzola peynirli ve ıspanaklı omlet tavsiye edilir :) Şehirde 2 şubesi mevcut.
  6. Bagels and Beans: Bolca şubesi olan bu bagel dükkanı da başka bir kahvaltı opsiyonu. Krem peynirli bagellardan herhangi birini alıp yanına portakal suyunu da söylediniz mi güne hazırsınız demektir:)
  7. Cafe de Klos: Sıraya girmeden yer bulması oldukça zor bir gastropub burası. Yani bar görünümlü, leziz etleri olan mekan :) Kapıda sıraları düzenleyen, ilk bakışta pek sevmeyebileceğiniz adama adınızı yazdırıyorsunuz ve hemen karşıdaki barlarında bira içerken sıranızın gelmesini bekliyorsunuz. Sıra size gelince o sevmediğiniz adam birden çok sempatik oluyor ve gelip sizi dükkana çağırıyor. Menüdeki soğan çorbası (Fransız usulü), kuzu kolu ve domuz kaburga tavsiye edilir. Ne yerseniz yeyin yanına kumpir almayı unutmayın! Evet bildiğiniz fırında patates :) Biz 2 kişi 45 Euro ödedik. Şehrin önemli restoranlarından biri olduğundan fiyatlar biraz pahalı ama denenmesi gereken lezzetlerden biri.
  8. Cafe Loetje: Müzeler meydanına yakın olan Cafe Loetje, Bali soslu bifteği ile herkesin beğenisini kazanmış. Biz de onlarca tavsiyenin getirdiği sorumluluk ile gittik buraya. Sıra beklemeden de yer bulduk şansımıza :) Bali soslu biftek, satay soslu tavuk ve patates kızartması söyledik. Bali soslu biftek, acılı ve bol tuzlu bir sosun içerisinde geliyor. Bifteği yumuşacık ve sulu sulu. Orta ve büyük boy seçeneği mevcut. Büyük boy alıp 2 kişi paylaşabilirsiniz. Yanına da birkaç şey almış olursunuz. Patates kızartmasını bifteğin sosuna bandırmayı unutmayın :)
  9. Sharpa Nepal: Plansız bir şekilde bulduğumuz bu Nepal restoranındaki hizmete de lezzete de bayıldık. Hem Nepal’in geleneksel lezzetleri hem de Hint mutfağından enfes yemekleri bulabileceğiniz bir yer burası. Biz tavuk masala, sebzeli biryani ve sarımsaklı naan ekmeği aldık. Porsiyonlar büyük ve tadları oldukça güzeldi. Masaya gelen acı sos ise damak yakan cinsten. Bizce masala türevlerinden mutlaka denenmeli. Fiyatların pek ucuz olmadığını hatırlatalım :)
  10. Wasserrette: Bizim kaldığımız De Pijp bölgesine yakın olduğu için bayıla bayıla gittiğimiz bu cafeye kahvaltı için uğrayın. Sandviç çeşitleri ve kruvasanları çok lezzetli. Kahveleri de hiç fena sayılmaz. Hava güzelse hemen dışarda oturup sokağın da tadını çıkarabilirsiniz.
  11. De Laaste Kruminel: Bu minnoş kiş ve sandviç dükkanına bayıldık. Vitrine dizilen kiş çeşitlerinden birisini alın ve ısıtmalarını rica edin. Sonra da sokağa çıkıp afiyetle yeyin :) Kapısında sıra oluyor ama pes etmeyip deneyin :)
  12. Winkel 43: Cumartesi ve Pazartesi günü hemen önünde kurulan Noordermarkt’a gideceksiniz pazarın öncesinde ya da sonrasında buraya uğrayın. Kendinize birer kahve ve elmalı turta alın. Turtanın hamuru o kadar güzel ki tadına doyamayacaksınız. Az biraz sıra beklemeniz gerektiğini hatırlatalım. Self servis de olduğu için kuyruk hızlı ilerliyor. Fiyatlar da gayet uygun!
  13. Van Stapela: Çikolata ve kurabiye hastası mısınız? Buraya ilk günden gitmeniz gerekiyor! Çünkü ilk gün tadına bayılıp diğer tüm günler uğramak isteyeceğiniz bir dükkan burası. Tek çeşit kurabiyesi olan ve sırf o kurabiye için kapıda dakikalarca sırada bekleyeceğiniz bir dükkan. Ama kurabiyeyi aldığınızda boşuna beklemediğinizi anlayacaksınız :) Fiyatı ise gayet uygun. Tanesi 2 Euro civarında.
  14. Sokak lezzetleri: Tek tek dükkanlardan bahsettikten sonra, genel olarak Hollanda’nın geleneksel tatlarından bahsetelim dedik. Anlayacağınız gibi bu bölgede geleneksel pek bir şey yok. Sadece 1-2 tatlı ve balık.
    • Stroopwafel, Türkiye’deki tüm kahvecilerde satılan ince ve arasında karamel olan waffle çeşidi. Tabi bunu Amsterdam’ın pazarlarında sıcak sıcak yemek ayrı bir güzel!
    • Harring, tuz ile terbiye edilmiş ve çiğe yakın bir kıvamda olan balık. Ekmek arası bol soğanla ya da löp diye ağıza atarak tüketiliyor. Bize fazla yoğun geldi ama denemekte fayda var. Yol ortasında bulunan ve üzerinde balık resmi olan büfelerde bulabilirsiniz:)
    • Poffertjes, minik krepleri pişirip üstüne pudra şekeri serpiştirilince karşınıza çıkan tatlıdır. Yol üstü büfelerde bulup tadına bakabilirsiniz.
  15. Febo: Bolca şubesi olan bu dükkanda lezzetli pek bişey bulmanız zor. Ancak konsept çok ilginç. Bozuk para atıp istediğin yemeği aldığın, self servis bir dükkan düşünün. Kalan kısmı da dilerseniz gidip tecrübe edebilirsiniz :)

Gezilecek Yerler

Bu şehir’de gezilecek yerleri çok kısa notlar halinde yazmak istiyoruz. Zaten her yerde bangır bangır gidilmesi gereken yerleri yazıyorlar. İtiraf etmek gerekirse, ilgi ve alaka derecenize göre bazı müzeleri rahatlıkla eleyebilirsiniz. Bizim elediğimiz yerlerin yanına yıldız koyduk. Ama siz yine de bizden etkilenmeyin :)

  1. Museum Quartier: “I am Amsterdam” yazısını bulup çılgınca fotoğraflar çekileceğiniz meydan :) Müzeler Meydanı denilmesinin sebebi ise  Van Gogh, Rijks vb. bir takım müzelerin burada yer almasından kaynaklı. “I am Amsterdam” da güzel bir poz yakalamak istiyorsanız 8-9 gibi orada olun! Yazının önü hala tıklım tıklım ise, arka tarafına gidin! Çekmek istediğiniz tüm fotoları kalabalığı atlatarak çekin. Sonra da ayna efekti ile resmi yan çevirin. Biz öyle yaptık :)

    Bu da bizim yazının arkasından çekildiğimiz fotoğraf :)
  2. Heineken Experience*: Bira yapım sürecini en başından en sonuna kadar gösteren ve en sonunda size 1-2 bira içiren bir müze :) Biz Belçika’da bolca bira müzesine ve atölyesine katıldığımız için pek ilgimizi çekmedi. Ancak gitmek isterseniz önceden online bilet almayı unutmayın deriz.
  3. Dam Meydanı: Amsterdam’ın en önemli meydanlarından biri. Bir yanında Madame Tussauds Müzesi, bir yanında Kraliyet sarayı bir yanında ise Yeni Kilise yer alıyor. Meydanın karşı tarafında yer alan anıt ise 2. dünya savaşı sonrası yapılmış.
  4. Redlight Bölgesi: Amsterdam’a gelmeden önce mutlaka her insan Redlight’ı bi duyuyor. Bu kısımda fotoğraf çekmek de yasak olduğundan sosyal medyada falan insanlar pek paylaşmıyor. Dolayısıyla insan gelmeden türlü türlü kafasında bir şeyler hayal ediyor. Neyse daracık Amsterdam sokaklarında sağlı sollu küçük kabinler yer alıyor ve içerisinde kızlarımız göz kırpıyor müşterisi için. Burada çalışan kadınlar girişimci olarak geçiyormuş. Redlight’ta 2000 yılında bu iş yasal olmuş.  Odaların kiralık ücretleri gündüz 120 EUR, akşam ise 200 EUR imiş. Günde ortalama 10-15 müşterileri oluyormuş. Oldukça iyi para kazanıyorlarmış. Akşamları özellikle Cuma Cumartesi akşamları bazı dar sokaklarda yürümek zor oluyor, biz de tecrübe olsun diye sokakları gezip hayrete düştük :)
  5. Nieuwmarkt: Şehirdeki önemli binalardan biri. Eski dönemlerde şehre gelen tüccarlar mallarını buraya getirip kaydettirirlermiş. Vergi ücreti olarak da herkes getirdiği malların bir kısmını buraya bırakıyorlarmış. Şimdilerde ise alt katı bir restoran olarak hizmet veriyor.
  6. VondelPark: 1850’lerden sonra açılan bu park ilk başta halka açık bir park değilmiş. 1953’te parka sahip topluluk bakımının maliyetli olmasından ötürü parkı Amsterdam şehrine bağışlamışlar. O günden beridir de halka açık olarak kullanılıyor. Günümüzde Amsterdam’ın en önemli turistik duraklarından biri. Hafta sonları herkes birasını, yiyeceğini alıp güzel havanın tadını çıkarıyor. Sizin ziyaretinizde havalar güzelse mutlaka buraya gidin.
  7. Leidseplein: Amsterdam’ın diğer merkezi meydanlarından biri de burası. Meydanda ünlü coffeeshop Bulldog yer alıyor. Özel günlerde, maç vs. bu meydan oldukça kalabalık oluyor.
  8. Anne Frank Müzesi: 1929’da Almanya’da Yahudi olarak doğan Anne Frank ve ailesi; Nazilerin Yahudilere yaptığı şeylerden ötürü Hollanda’ya kaçarlar. 1942-44 tarihleri arasında 2 sene babasının ofisinde gizli bi kapıyla girilen başka bir evde yaşarlar. Bütün camlar filtre ile kapatılmış, dışarı çıkmadan tam 2 sene toplamda 8 kişi burada yaşarlar. Anne bu süre boyunca günlük tutar. 1944 yılında ise yakalanıp  Auschwitz’e götürülür. Kampta ablasıyla beraber tifüsten ölür. O ofiste yaşayan 8 kişiden sadece Anne’nin babası hayatta kalır ve Anne’nin tuttuğu günlüğe ulaşıp kitap haline gelmesini sağlar. 1947’de ilk kez kitap haline getirilen bu günlük Türkçe’ye de çevrilmiştir. Oldukça duygulu olan bu müzeyi gezmelisiniz mutlaka. Müzeye giriş 9 EUR ve online bilet almak gerekiyor.
  9. Joardan bölgesi: Merkeze yakınlığı ve birbirinden güzel kanalları ile Amsterdam’ın güzel semtlerinden birisi. Mutlaka ziyaret edin.
  10. 7 köprü: Kanalın bi yeri var ki buradan baktığınızda 7 köprüyü birden görebiliyorsunuz. Bu noktadan mutlaka fotoğraf çekmeden dönmeyin :)
  11. Haarlem Caddesi: Amsterdam’ın meşhur caddelerinden biri. Hatta NewYork’taki Haarlem bölgesi de ismini buradan alıyor. Cadde boyunca dükkanlar, butikler, cafeler yer alıyor. Buradaki kahvecilerden birine oturup keyif yapabilirsiniz.
  12. De Pijp: Amsterdam’ın son yıllarda popüler semti olan Pijp daha çok işçi sınıfının oturduğu bi bölgeymiş. Amsterdam’da kiralar artınca insanlar yavaş yavaş buraya taşınmaya başlamış. Başta öğrenciler ve gençler göç edince haliyle bir sürü güzel yer açılmış ve güzel bir semt haline gelmiş. Bir akşam üstü birası için Eerste van der Helststraat sokağındaki yerlerden birine gidebilirsiniz.
    Bu bölgede yer alan bi duvar yazısı :D
  13. Kiliseler: Son zamanlarda gezdiğimiz şehirler arasında çok fazla kiliseye sahip olmayan bir şehir Amsterdam. Redlight’ta yer alan Eski Kilise 14. y.y.’de yapılmış. 16-19. y.y arasında Katolik mezhepi yasaklanmış dolayısıyla katolikler evlerde ibadetlerini gerçekleştirmeye başlamışlar. 19. y.y’de ise Yeni Kilise Dam Meydanı’na yapılmış ve Katolik mezhebine izin vermişler. Özetle Hollandalılar ezelden beri pek dindar değillermiş, dinin yaygınlaşmasına da izin vermemişler ama yapanlara da tepki göstermemişler.
    • Begijnhof: 14. y.y’de rahibe kızlar için inşaa edilmiş.  1600’lü yılların sonunda ise bu avluya bakan bir şapel de Katolikler için inşaa edilmiş. O zamanlar Katoliklik serbest olmadığından ötürü böyle gizli saklı ibadet ediyorlarmış. Begijnhof pek görünürde olmadığından haritadan bakıp gidin :) Girişi de ücretsiz.
  14. Rokin: Etrafındaki sokaklarda güzel cafelerin yer aldığı Rokin 1930’lu yıllarda doldurulmuş. Meydanda ise savaş kraliçesi olarak geçen Wilhelmina heykeli yer alıyor.
  15. Jewish Quarter: Amsterdam’da 2. dünya savaşı öncesi 80 bin Yahudi yaşıyormuş. Savaşta maalesef büyük çoğunluğu ölmüş ya da öldürülmüş. Bu meydan da 2. dünya savaşında yıkıldığından ötürü yeniden inşaa edilmiş. Etrafındaki evlerde tipik Amsterdam evlerine benzemiyor. Yakın zamanda inşaa edilen modern evlere benziyor. Burayı da mutlaka ziyaret edin.

Alışveriş

  • Waterlooplein: Hollanda’nın en eski bit pazarı burası. Pazar günü hariç her gün açık. El yapımı magnetlerden, takılara, Nepal ve Hint kumaşlarına kadar birçok şey bulabilirsiniz. Pazar meraklısı iseniz mutlaka uğramalısınız. Pazarda birkaç tane de yiyecek içeçek standı bulunuyor. Uzun süre gezip acıkırsanız burada atıştırabilirsiniz.

  • Flowermarkt: Merkezde yer alan genel olarak lalelerin bulunduğu bir pazar. Her gün açık, pazar günleri daha geç açılıyor. Paketlenmemiş lale soğanları pek pahalı değil, 50 cente alıp hediye edebilirsiniz. Dikmek de pek zor değil, biz 2 tane diktik :)

  • Noordermarkt: Sadece Cumartesi ve Pazartesi günleri açık. Pazartesi günleri daha çok tezgah oluyor. Bu pazar Amsterdam’da gördüğümüz en büyük pazar. Kumaşçılardan, 2.el kıyafetlere, burberry trenchcoatlara, takılara, deri ceketlere, fincanlara kadar her şey bulunuyor. Bizim gibi bu pazarları seviyorsanız burayı görmeden dönmeyin. :) Biz son günümüzde bavullara gittik, biraz zor oldu gezmesi ama iyi ki gitmişiz dedik. Kendimize Gana’da yapılmış camdan rengarenk bileklik aldık.
  • Albert Cuyp Markt: De Pijp’te kurulan bu pazar daha çok ucuza kıyafet ve market alışverişi yapılan bi pazar. Taze stroopwafel yiyebileceğiniz stant da bulabilirsiniz.
  • Nieuwe Hoogstraat: Alternatif dükkanların, kumaşçıların olduğu güzel bir sokak. Dünya haritalarının yer aldığı dükkan da bulunuyor. Seviyorsanız bu tarz dükkanlar, mutlaka gezin.
  • Kalverstraat: Bildiğimiz tüm markaların yer aldığı kabalık bir cadde. Primark’tan, Urban Outfitters’a, Dr. Martens’a kadar Türkiye’de olmayan markalar da yer alıyor. Yukarıda bahsettiğimiz patatesçi bu caddede.
  • Peynir: Hollanda peynirleri ile epey ünlü. Çok sevdiğimiz Gouda peynirinden deneyip alabilirsiniz. Şehirde havalı peynir dükkanları var onlar tabi ki daha pahalı. Biz Albert Cuyp’taki pazardan aldık. Kilosu 10-11 EUR civarında. Tadına bakıp alın :)

Not: King’s Day ilgili notlarımızı buradan okuyabilirsiniz.

Yine görüşürüz Amsterdam :)

Önerilen makaleler