Eşiniz Almanya’da iş teklifi aldı ve mavi kart oturum iznine başvurabiliyor. Bu yöntemle eş de işi olmadan Almanya’ya taşınabiliyor hatta hiçbir Almanca dil seviyesi zorunluluğu bile bulunmuyor. Biz de Mayıs 2017’de bu mavi kart vesilesiyle Almanya’ya taşındık, naçizane kendi tecrübelerimi ve tavsiyelerimi aşağıda toparladım, buyrun başlayalım!
-
- Dil Kursu: Öncelikle konsolosluğun verdiği 4-5 aylık geçerli olan vizeyi Almanya’da oturum iznine dönüştürmek için Yabancılar Ofisi’ne gitmek gerekiyor. Onlar da çalışmayan eşe entegrasyon kursuna katılmalısın diye birkaç ay geçerli bi kağıt veriyorlar. O kağıtla Volkshochschule denen belediye okullarında Almanca kursuna kayıt yaptırmak mümkün.
- Volkshochschule: Buradan belediye kurslarına erişebilirsiniz. Kendinize uygun bir kurs bulduysanız kayıt olmak için oraya gitmek gerekiyor. Bu kağıtla kayıt olursanız ‘Entegrasyon Listesi’ne‘ girmiş oluyorsunuz. Bunun avantajı; kursun ücreti 205’ten 195 EUR’ya düşüyor, ayrıca B1 sınavını geçince ödenen ücretlerin %50’si iade ediliyor. Ayrıca ilk seferde sınavı geçemeyenlere bi 300 saatlik daha ücretsiz tekrar hakkı veriliyor. Sonra sınava tekrardan girilebiliyor.
- Volkshochschule Eğitimi: Belediye kursu olduğundan gelen kitlenin eğitim seviyesi biraz düşük olabiliyor. Ayrıca hocaların bilgi ve kapasitesinde de bir standart, bir homojenlik yok. Biraz şansa kalıyor. Benim 2 hocam vardı ve ikisinin de metotları farklı ve birbirini tamamlıyordu. Onların sayesinde temelim çok sağlam oldu ve dil bilgisini çok iyi oturttum. Şu an hepsi bana matematik gibi geliyor. Konuşmak öyle değil ama :) (Hocalarım Antonplatz’ta Yannick Müllender ve Sabine Voss’tu) Hocalarla bağ bile kurduk, ara ara görüşürüz. Ama daha sonra B2’deki hocam pek iyi değildi. Ne ödev verdi, ne kelimelerin açıklamasını detaylı anlattı ne de dil bilgisi öğretti. Öyle 5 hafta gidip geldim gibi. Sonra da C1’e başladım ve daha yeni bitti 2 kur. Seviyem henüz C1 değil ama bir sürü yeni kelime öğrendim. Artık bundan sonra kişinin merakına, Almanca’yı günlük hayata ne kadar dahil etmesine bağlı. (DW sitesinden haber okumaya ve kütüphanelerdeki Deutsch Perfekt adlı dergiyi okumaya başladım.)
- B1 Sınavı: B1 seviyesini bitirince toplamda 6 kur bitmiş oluyor. (A1, A2, B1) Entegrasyon kursuna dahil olunduğu için hocaların yönlendirmesi ile sınava kayıt da oluyorsunuz. Sınav formatı çok anlaşılır, 4 bölümden oluşuyor her dil sınavı gibi. Bizim sınıfın yarısından çoğu sınava gireceği için B1’de biz baya sınava hazırlık yaptık. Ama mesela başka bir arkadaşımın sınıfında pek hazırlık yapılmamış. Maalesef hocaya göre değişiyor dersin işleyişi, pek bi düzen yok. Sınava hazırlanırken en zorlayıcı olan kısımlardan biri konuşma oluyor; onun için naçizane sokakta artık Almanca konuşmaya başlamak ve/veya Tandem arkadaşları bulmak acayip faydalı oluyor. Ben artık sokakta hiç İngilizce konuşmuyorum, günlük şeyleri çok rahat Almanca halledebiliyorum. Atom parçalanmıyor zaten. Belli kalıplar var, onları kullanıyorum işte :) Birkaç o2 ile falan da telefonda konuştum, sonra doktorda da birkaç Almanca konuşmuşluğum oldu. Konuştukça insan açılıyor, zaman lazım az biraz.
- Arbeitsagentur veya Jobcenter’a Kaydolma: B1 sınav sonucu 6 hafta sonunda geldi ve ben sertifikamla önce Jobcenter’ın sonra da Arbeitsagentur’un yolunu tuttum. (Randevusuz, yanımda pasaport ve Anmeldungla tabi ki) Bu iki kurum da iş bulma kurumu; benim tecrübelerimden ve bana denenlerden Jobcenter üniversite mezunu olmayanlar için, Arbeitsagentur ise üniversite mezunları için olan kurum. Bu kuruma kaydoldum ve sitelerinde bana bir profil oluşturduk. Daha sonra bana bir danışman atandı ve ara ara randevumuz oluyor ve onla görüşüyorum. Eve birkaç mektupla iş ilanı da yolladı ama onlardan pek bir şey çıkmadı. En son gittiğimde böyle böyle ben pek ilerleyemedim, acaba bana bir eğitim bir sertifika mı ayarlasak dedim. O da bana önce kariyer koçluğu kuponu vereyim, bi akademide 20 saatlik birebir bu koçluğu dene, sonra tekrardan bakalım dedi. Yakın zamanda bu koçluğa başlayacağım. Bu kurumlara çalışmak istediğinizi gösterince, istekli ve ilgili olduğunuzu da aynı şekilde, birçok şey talep etmek mümkün oluyor. Mesela kurstan birkaç arkadaşım 4000 EUR’luk eğitim talep ettiler ve onaylandı eğitimleri. Tabi öyle kolay olmayabiliyor, uğraşmak gerekebiliyor, ya da uzun sürüyor eğitimi alabilmek. Ayrıca bana buradaki danışmanların söylediğine göre devletten para almak da mümkün olabiliyor, ama bunu sadece Jobcenter sağlıyor, Arbeitsagentur değil. Duyduğum kadarıyla Jobcenter para verdiği için biraz zorlayabiliyormuş, tatile gitmeleri falan bildirmek gerekiyormuş. Sonra bir süre iş bulamadıktan sonra alakasız alanlarda iş ilanları yolluyorlarmış. Denemeden bilemiyor insan bu iki kurumu da. Arkadaşlarımla ara ara konuşuyoruz, her şey danışmana bağlı, prosedür var aslında ama yapılan aksiyonlar danışmana göre değişiyor bizim anladığımız :)
- Sivil Toplum Örgütleri: Almanya’nın en güzel oluşumlarından biri de hemen hemen her konuda bir derneğin, bir örgütün yer alması ve bunların tamamen ücretsiz danışmanlık vermesi. Ben de etrafta görüp de aldığım broşürler aracılığıyla haberdar olduğum aşağıdaki örgütleri listeledim. Şunu da eklemeliyim; bu örgütlerle iletişim kurabilmek için biraz Almanca bilmek gerekiyor.
-
- Diploma Denkliği (Anerkenung): Okuduğunuz bölümün Almanya’da denkliği olup olmadığını anabin denen kurumdan kontrol edebilirsiniz. Eğer tam denklik yoksa (H+ değilse) o zaman diplomanızına denklik için çeşitli kurumlara başvurmak gerekiyor. Bu süreçte yardımcı olabilecek iQ Netzwerk ile iletişime geçmek mümkün. Diploma denkliği uzun bir süreç, sonucun gelmesi 4-5 ayı buluyor ve biraz da pahalı bir işlem. (Arkadaşlarımdan duyduğum 400-500 EUR’lar)
- Ber-IT: Eğitim, meslek, diploma denkliği, iş başvurusunda danışmanlık, CV hazırlamada yardımcı olma, görüşmelere hazırlama gibi bir sürü süreçlerde kadınlara ücretsiz yardımcı oluyorlar. Ben de CV’mi ve ön yazımı onlar aracılığı ile Almanca son haline getirdim. Telefonla randevu almak gerekiyor.
-
Çalışmayan eş olarak Almanya’ya taşındığınızda; en bol olan şey zaman oluyor. Dolayısıyla bu zamanın hem tadını çıkartıp hem de verimli geçirmek çok önemli. Başka bi ülkeye taşınma, kendini ifade edebilme kaygılarını bırakıp yavaş yavaş şehri tanımaya, dil öğrenmeye, düzeni öğrenmeye ve arkadaş bulmaya ayırmak önemli. Dil öğreniyorsanız Tandem arkadaşlığını da naçizane tavsiye ederim. Hem bi sürü insanın enteresan hikayelerini öğrenmek mümkün (Mesela Derya Aydın adında sarışın ve mavi gözlü ana dili almanca olan bi kız gibi:)) hem de Alman arkadaş edinmiş olunuyor. Bizim Tandem arkadaşlarımız hariç Alman arkadaşımız yok. Pek aynı ortamlara denk gelemediğimiz için arkadaş olamıyoruz :D
Alman arkadaş sahibi olunca ben şahsen buraya kendimi daha adapte hissediyorum. Onlar bana benim hiç duymadığım etkinlikleri gösteriyorlar, ya da Almanya’da birazcık olsun gündemde neler var onları öğrenmiş oluyorum.
Özetle benim 2 yıllık hikayem bu şekilde, umuyorum her birimiz Alamanya’da kendi hayallerini gerçekleştirir.
Liebe Grüße, sevgiler şelale.
Özge