Kaş’ın hemen karşısında bulunan Meis adası (Yunanca Megisti) Kaş’tan sadece 20 dakika uzaklıkta. Yunancada ise ada; daha çok Kastellorizo (Kırmızı Kale) olarak geçiyormuş. Bu adın kullanılmasının birkaç farklı sebebi varmış. Ama en bilineni İtalyanların gün batımında kalenin aldığı kırmızımsı renginden ötürü adaya Kastellorizo demesinden ötürüymüş. Adaya haritadan baktığınızda göreceksiniz, bu ada Türkiye’ye o kadar yakın ki, insan gözlerine inanamıyor :) Yunanistan’a en uzak ada olduğundan, Meisliler alışverişlerini, ihtiyaçlarını Kaş’tan karşılıyorlarmış.

Adaya adım atınca Duty Free’de bile Merhaba diye karşılıyorlar :) Kaptanımız Osman Abi de herkese selam vererek adaya girişimizi yaptırıyor :) Gitmeden okuduğumuz araştırdığımız gibi gerçekten de insanlar muhabbete Türkçe başlıyorlar :) Çok tatlısın Meis!

Meis’e botla yaklaşınca birbirinden renkli, estetik ve benzer tipteki evler bizi selamlıyor. Solda Osmanlı Dönemi’nden kalma kırmızı kubbeli camiyi de görünce şaşırıyoruz :) Denizden Meis manzarasını görünce bir iç geçirdik, ah bizim de böyle güzelliklerimiz var ama neden böyle estetik değiller, neden hepsi bembeyaz nerdeyse büyük şehirlerdeki bina kadar yüksek yapılara bürünüyor (Bakınız Kaş!). Neyse derin bi konu, biz konumuz Meis’e geri dönelim :)

Teke Yarımadası olarak adlandırılan Likya Uygarlığı’nın Meis’e kadar uzandığı söyleniyor. Kaleye çıkarken yolda karşımıza çıkan Likya Lahit’ini görünce biz de artık inanıyoruz :P Meis’te eskiden beri önemli bir ada olduğundan başına gelmeyen kalmamış. Sırasıyla Rodoslular, Bizanslılar, Mısırlılar, Napoliler, Venedikliler, Osmanlılar ve 2. Dünya Savaşı derken popülasyonu da zamanla azalmış. 2. Dünya Savaşı Almanya burayı bombalamadan nüfusun büyük çoğunluğu Mısır’a, oradan da Avusturalya’ya göçmüşler. Bu Avusturalya’ya göç etmiş kesim Meis’i yazları ziyaret ediyorlarmış. Gezerken çocukların aksanlı aksanlı İngilizce konuştuğunu görünce bayağı şaşırdık. Özellikle adanın arka tarafındaki limanın oralarda hep İngilizce konuşuluyordu :) Sonra Avusturalya’da yaşayan kesimi öğrenince oturdu kafamızda :)

Meis’te Yunan toprağı olduğundan ötürü tabi ki Schengen vizesi gerekiyor. Kapıda vize opsiyonu bulunuyor ancak bizce tek sefer bi yere gitmek için fazla para (70 EUR) :) Hali hazırda vizeniz varsa ise kesinlikle Meis’e gidin. Hatta vakit yaratabilirseniz kafa dinlemek için 1-2 gün dahi kalınır :)

Gelelim Meis’e Nasıl Gidilir’e: 

Türkiye’den Yunan adalarına sezonda günlük belli saatte feribotlar oluyor. Ancak Meis’te bu durum biraz farklı. Tur şirketleri her gün benzer saatte götürüp akşam da geri getirmeli ulaşım düzenliyorlar. Bir gün öncesinde pasaportları tur şirketine teslim etmek gerekiyor. Yoğun aylarda gitmek istediğiniz günden 1-2 gün önceden yerinizi ayarlarsanız garanti olur ;)

• Seçenek 1: Sabah 10’dan akşam 4’e kadar olan turlar. Hepsinin fiyatı aynı 2018 yaz sezonunda 25 EUR ve buna ek olarak yurt dışı çıkış harcı 15 TL. Gümrük işlemleri sonunda 11’e doğru adaya ayak basmış oluyorsunuz.
  • Büyük firmalar ise haftanın bazı günleri saat 23’te dönme opsiyonu da sağlıyor. Bizce saat 4’te dönmek çok kısa, yaz aylarında hava sıcaklığı 35-40’larda olunca da gezmesi çok zor oluyor. Bizden söylemesi karar sizin :)

• Seçenek 2: Bizim tercih ettiğimiz de sabah 11’de başlayıp Mavi Mağara, 2 farklı koyda yüzme ve öğle yemeği sağlayan tur seçeneği oldu. Akşam 9’da da Meis’ten tekrar hareket edip Kaş’a dönüyor. Mavi Mağara’ya ulaşımı ve öğle yemeğini düşününce; bu turun ücreti 55 EUR‘a bize mantıklı geldi. (+ Yurt dışı çıkış harcı 15 TL)Akşam 5’e doğru adaya ayak basıp serbest zaman ile herkes istediği gibi gezebiliyor. Hem bu saatlerde sıcaklık bir parça olsun azalıyor. (Çok az bir parça :)) Osman Abi’ye buradan ulaşabilirsiniz.

Meis’te Neler Yapılır?

• Mavi Mağara (Blue Grotto): Meis’te en çok heyecanlandığımız, unutamayacağımız anlardan biri burada yüzmekti. 40 m genişliğinde, 35 m yüksekliğinde olan bu mağarada; güneşin yansımasından ötürü deniz canlı bi lacivert renginde. Bu mağara; Capri’de bulunan Mavi Mağara’dan da daha büyükmüş. (Capri’dekini de görmek istemiş ancak denizin yükselmesinden ötürü bizim gittiğimiz gün gidemedik :() Mağaranın girişi oldukça dar, gerçek anlamda minik botlarla giriş yapılabiliyor. Ya da bizim gibi turla giderseniz bi noktadan itibaren yüzerek içeri girebilirsiniz. Buraya Meis’ten ayarlabileceğiniz bot ile 40-45 dkya gelebilirsiniz. Pazarlığa göre sezonunda 10-15 EUR ulaşım ücreti oluyormuş. Ayrıca Yunanca da bu mağaraya Fokiali de deniyormuş. Deniz burada o kadar derin ki fok balıkları yaşıyormuş! Bu mağaranın oluşumu, insanoğlunun bunu fark etmesi ve günümüzde biz insanların burayı ziyaret edebilmesi olağanüstü, hayret verici! Doğaya hayran olmamak elde değil <3

• St. George (Aya Yorgi Koyu): Meis Adası’nda limandan denize girilebiliyor ancak plaj gibi bir yer arıyorsanız Aya Yorgi Koyu’na gidebilirsiniz. Meis Ada’sından bu minik adacığa limandan ayarlacağınız minik botlarla gidebilirsiniz. Koyda şezlonglu, kafeli işletme yer alıyormuş. Biz bizim turda fazlasıyla yüzdüğümüz için bu koyu es geçtik :)

• Şövalye Kalesi: Limanda yer alan Osmanlı zamanından kalan caminin oradan yürüyüşe başlayıp, müzeyi geçerseniz kale yolunda bir de St. Nicholas Kilisesi’ni (Kapalıydı) görebilirsiniz. Bu kilise 2. Dünya Savaşı’nda yıkılıp tekrar yapılmış. Kiliseden sonra merdivenleri takip ederseniz kaleye ulaşabilirsiniz. Kale 14. y.y’da yapılmış ancak Meis’in işgalleri sonucu yıkılıp tekrardan yapılmış.

  Sıcaklarda kaleyi görmek için yukarı tırmanmak biraz yorucu oluyor ancak manzara çok efsane. Hem U biçimindeki ana limanı hem de adanın biraz daha arkasında yer alan Mandraki Limanı’nın çok güzel manzarasına tanıklık edebilirsiniz. Ayrıca yol boyunca incir ağaçları, nar ağaçları, begonviller derken insan huzurla doluyor :) Uygun saati ayarlayıp mutlaka kaleyi görmenizi tavsiye ederiz. Kalenin orada Osmanlı’dan kalma hamam kalıntıları ve bir de yeldeğirmeni yer alıyor.

• Mandraki Limanı: Biraz daha vaktimiz olsa kalenin oradan Mandraki Limanı kısmına giderdik. Kaleden bakınca orada bir sürü çocuk gördük, sanki yerliler orda gibiydi. Ancak 9’da kalkacak olan teknemize gitmeden önce yemek yemek için Likya’dan kalma Lahit’i görüp tekrardan merkeze döndük :)

Kahve ve Yemek Durağı

• Meltemi Cafe: Notlarımızda olan, kahverengi pencereleri ve masa sandalye takımı ile bizi içeri çeken cafe’ye girince hemen Yunan usulü Frappe istiyoruz dedik :) İçerdeki nispeten genç çocuk da bize gülüyor :) Tur da tanıştığımız arkadaşlarımızın da yoldan geçerken yanımıza oturması ile bi de ortaya dondurmalı baklava alıyoruz. Sıcakta frappe ile baklava çok iyi gidiyor :)

• Lazarakis: Kaş’a dönmeden güzel bi tavernamsı yere gitmek için liman boyunca sıralanan belki 7-8 opsiyon var. Biz de gözümüze kestirdiğimiz Lazarakis’e oturuyoruz. Renkli gözlü, esmer garsonun “güzel güzel” diyerek yol göstermesiyle, tur arkadaşlarımızla ortaya; kalamar tava, ahtapot ızgara, yunan salatası ve cacık söylüyoruz. Yanına da en miniğinden uzo tabi ki :) Kalamar hariç hepsini çok beğeniyoruz, kalamar tam pişmemiş gibiydi. Ahtapot ızgaraya ise tam tersi ekstra bayıldık, iyi ki Türk görünümlü Yunan garsonumuzu dinlemişiz :) 3 kişi 60 EUR vererek ayrıldık.

Meis’te geçen 1992 yapımı Oskar kazanan Mediterraneo filmini de vakit bulabilirseniz gitmeden izleyin ya da bizim gibi sonradan da izleyebilirsiniz :)

Günübirlik Meis gezimizi bu şekilde tamamladık. Ayrılırken tekrar gelip, bu sefer 1-2 günde kalmayı ümit ediyoruz. Dönüş yolunda da gökyüzü bize yıldız şov yapıyor. <3