Datça’da yapılacaklar

Ege’nin sakin, huzurlu ve aydın beldesi Datça’ya Nisan ayında gittik. Her yerde yeni açmış çiçekler, mis portakal çiçeği, morun en güzel rengi akasyalarla doluydu. Baharda buraları görmek de ayrı güzelmiş. Bi ara vakit ayırıp baharda sezon başlamamışken buraları herkes ziyaret etmeli diye düşünüyoruz :)

Sezon dışı olduğundan pek sakindi. Birçok işletme, mekan, dükkan henüz açılmamıştı. Biz de her sabah erken kalkıp civardaki yerleri gezdik, akşamda yapacak pek bir şeycik olmadığından erken uyuduk :)

Datça Yarımadası, Dalaman Havaalanı’ndan 180 km uzaklıkta, arabayla 3 saate yakın sürüyor. Haritadan incelerseniz adeta bir Yunan adası gibi, neredeyse en batı uçta. Kara ile olan bağlantısı kopsa ada olacakmış gibi :) Kos ve Simi’ye de çok yakın, vizesiniz varsa oraları da gezebilirsiniz.

Datça’nın hem Ege tarafında hem de Akdeniz tarafında plajları bulunuyor. Herkesi mutlu edecek bi zenginliğe sahip. Yarımada genel olarak güney uçta toplanmış, yukarı kısmında daha çok yerlilerin yaşadığı yerler bulunuyor. Bodrum’a gitmek isteyenler için de feribot iskelesi bu yukarı kısımda bulunuyor.

  • Ulaşım: Sezonda ulaşım nispeten daha kolay olsa da yarımada da gezilecek yerler yürüme mesafesinde değil. O sebeple araba kiralamak gezinizi kolaylaştırıp rahatlatacaktır. İstediğiniz yerde durup fotoğraf çekip yolunuza bile devam edebilirsiniz :)

  • Konaklama: Biz Eski Datça’da Eski Datça Evleri’nde konakladık,  sevimli ve sakin bir yerdi. Kahvaltı da dahil konaklamaya, sahipleri de çok yardımsever. Araba da kiraladığımız için bizim için güzel bir tercih oldu. Ulaşımın daha aktif olduğu merkezde de konaklamak iyi olabilir. Ya da deniz tatili istiyorsanız büklerden birinde konaklamayı tercih edebilirsiniz. Biz deniz sezonunda gitmediğimizden ötürü Eski Datça’da konakladık :)

  • Eski Datça: Limanın yukarısında yer alan 5-10 dakikada yürünebilecek küçücük bir köy. Ünlü şair Can Yücel’in de evi burada. Hatta sık sık gittiği köy kahvesinden bir tık daha fazlası olan Orhan’ın Yeri de köyün girişinde yer alıyor. Köy kahvesinden bi tık fazlası dememizin sebebi ise burada içki de satılıyor:)

 

Can Yücel’in Evi

Can Yücel’in Evi’nin sokağı

  • El işleri ile özenle yapılan birbirinden yaratıcı dükkanlar da sıra sıra dizilmiş. Hepsinin bir şekilde İstanbul veya büyük şehir geçmişi var, konuşurken hayran hayran dinledik. Bazıları sezon henüz başlamadığından ötürü kapalıydı. Atelye‘de çakra ve çeşitli objelerle ilgili aksesuar bulabilirsiniz. Dükkanın sahipleri her yıl Tayland’a gidiyormuş, nolur biz de öyle olalım <3 Nevo Datça‘da da birbirinden harika takılar ve duvara asılmalık çok güzel süsler var.

  • Palamutbükü: Muhteşem bir denize sahip Palamutbükü’nün sahili boyunca mütevazi pansiyonlar, cafe ve restoranlar yer alıyor. Sezonun en gözde yeri genellikle Palamutbükü oluyormuş. Dolayısıyla diğer büklere oranlara biraz daha canlı oluyor. Hem canlı hem deniz kenarı olsun derseniz bu bükü tercih edebilirsiniz :) Sahili çoğunlukla çakıl taşlarından oluşuyor.

 

  • Ovabükü: Çakıllı kumlu plajı ile bir diğer huzurlu Datça bükü de Ovabükü. Hayıtbükü ile Palamutbükü arasında kalıyor. Bu bükte Palamutbükü’ne oranla daha az otel yer alıyor. Daha sakin bir tatil istiyorsanız Ovabükü’nü tercih edebilirsiniz :)

  • Kırbükü: Bizim kaldığımız otelin sahinin tavsiyesi üzerine gittiğimiz bu bük inanılmaz huzurluydu. Sezonda gitmediğimizden ötürü sadece biz vardık. Bu bükte sahile kadar arabayla gidebildik. Koca bük sadece bizimmiş gibi hissettik, deniz de muhteşemdi. Tabi ki pek soğuktu :) Sezonda nası olur bi gidip görün :)

  • Knidos Antik Kenti: Knidos Antik Kenti’nin bugünkü yeri M.Ö. 4. y.y’ye kadar uzanıyor. Dor uygarlığı Trakya’dan güneye doğru giderek Yunanistan üzerinden Datça’ya gelmiştir. Dorlar ticari nedenlerden dolayı Knidos’u, yarımadanın en uç noktasına taşımış. Bu kentte ticaret, sanat ve bilimde oldukça gelişmiş. Matematik ve astronomi üzerine araştırmalar yapılmış. Şehrin 2 tane limanı bulunuyor biri askeri amaçlı diğeri ise ticari amaçlı olarak kullanılmış. Knidos Antik Kenti’nin nüfusu en kalabalık olduğu dönemde 70000 kişiye ulaşmış. Coğrafi olarak da kent o kadar güzel bir yere konumlandırılmış ki hem sağı hem sol tarafından denizle çevrelenmiş. Biz hayran kaldık <3 Karşı tepede bir de fener bulunuyor, dilerseniz oraya yürüyüş de yapabilirsiniz. Uçsuz bucaksız sadece deniz var :) Müzekart ile giriş yapabilirsiniz.

 

  • Cafe inn: Merkezde bulunan tatlı mı tatlı çalışanları olan bir cafe. Pizza, makarna ve salataların yer aldığı bir menüsü var. Ayrıca şekersiz birbirinden lezzetli kendi yaptıkları tatlıları da bulunuyor. Biz portakal likörlü şekersiz bir kakaolu kek yedik, inanılmaz lezzetliydi :) En azından bu tatlıları denemek için uğramaya çalışın.
  • Zekeriya Valentino: Datça Merkez’de yer alan bir esnaf lokantası. Ege otlarından yapılmış zeytinyağlı yemekler de yer alıyor. Fiyatları birazcık pahalı ancak az zamanınız varsa tercih edilecek yerlerden.

  • Gabaklar: Kırbükü’nde yer alan hem plajı hem de restoranı olan bu işletme yemyeşil ağaçların altında yer alan huzurlu bi yer. Sezonunda kalabalık olabiliyormuş ama yemeklerinden, plajına, ortamına kadar mutlaka gidilmesi gereken bir yer. Sabahtan girip akşama kadar vakit geçirilecek bir yer, kesin gitmelisiniz :)

  

  • Yakamengen: Yakaköy’de yer alan bu meyhaneyi bir arkadaşımız tavsiye etti. Önünden geçtik ama kapalıydı maalesef :( Mezeleri ve ortamı çok güzelmiş. Zeytin ağaçlarının altında huzurlu bi akşam yemeği için deneyebilirsiniz. Biz bi dahakine gideriz inşallah :)
  • Yerel ürünler: Datça’nın bal ve bademi oldukça meşhur. Biz burada yediğimiz badem ve bal kadar lezzetli bir şey uzun zamandır yemedik. Kekik, diken balı gibi türlü türlü de seçenekler var. Dönerken mutlaka evinize alın :) Biz yol üzerinde gördüğümüz “Datça Köy Ürünleri” mağazasından alışveriş yaptık. Küçük ve büyük seçenekleri de olduğundan yerinize göre istediğinizi alabilirsiniz.